Türk lirası 2013 yılından bu yana Dolar karşısında değer kaybediyor. Her geçen gün alım gücünün azalmasıyla vatandaş zor günler yaşamaya devam ediyor.

Türkiye, 2000’lerin başında ekonomik ve sosyal kalkınma, birçok yasal düzenleme ve siyasi adımlar ile Avrupa Birliği standartlarına uyumlu hale gelmek için çaba gösteriyordu. Ancak bu süreç dış ve iç politikadaki dalgalanmalarla bambaşka bir boyuta doğru ilerliyor. 

Ülkenin mevcut ekonomik durumunda, artan enflasyon, işsizlik gibi birçok kronikleşmiş sorun söz konusu. Ekonomik sorunların yükselişinde Türkiye’nin iç ve dış gerilimleri önemli bir etken olarak karşımıza çıkıyor. 

2018 yılıyla birlikte Türk lirasının değer kaybının hızlanmasına, bunun sonucunda da dışa bağımlı iç piyasadaki ekonomik darboğaza şahit oluyoruz. 

Bu süreç ile beraberinde tüm dünyayı etkileyen COVID-19 pandemisi, halihazırda yüksek olan genç işsizliğini ve yoksulluğu daha da artırdı. Salgının, Türkiye ekonomisi için ciddi sonuçlarının olması, ekonomik ve sosyal kazanımları daha da zayıflatması bekleniyor.

Konuyla ilgili, ekonomist Jan Wuestenfeld, Twitter hesabından paylaştığı grafikte 2013 yılından bugüne TL’nin Dolar karşısında %80 değer kaybına uğradığını, yıllık %20 enflasyon oranının Türk lirasını öldürmek olduğunu ifade ediyor. 

Her geçen gün artan enflasyon oranları karşısında eriyen gelirler, gelir-gider uçurumları, banka borçları, derin eşitsizlikler derken ülkedeki genç beyinlerin kaygıları gittikçe artıyor. Konuyla ilgili Boğaziçi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Lale Akarun’un Twitter hesabından yaptığı paylaşım beyin göçüne ilişkin önemli bir noktaya dikkat çekiyor: 

Türkiye’de bugün doğan bir bebek 19 bin 638 lira borca sahipken, 20 sene önce doğanlar ülkeden bir çıkış yolu bulmayı arıyorlar, durumun özeti bu.. 

Yeditepe Üniversitesinde yapılan bir araştırmaya göre ise Türkiye’deki gençlerin %72’si yurt dışına gitmek istiyor. 

TÜİK verilerine göre 2017 yılında Türkiye’den yurt dışına 253 bin 640 kişi göç etti. En son yayınlanan 2018-2019 yılı verilerine göre ise 330 bin 289 kişi göç etti. 

Göç eden nüfusun büyük çoğunluğunun 25-29 yaş aralığında olduğu bu verilerin arasında yer alıyor. 

Birleşmiş Milletler Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) verilerine göre Türkiye’den her yıl 50 bin öğrenci yurt dışına okumaya gidiyor. Meclis gündemine araştırma yönergesi ile sunulan bu konu Türkiye’nin en fazla beyin göçü veren 32 ülke içerisinde 24. sırada yer aldığını ifade ediyor. 

Ekmeğin 4 TL olduğu, tuvalet kağıdının 100 TL gibi bir fiyatı gördüğü ahir zamanlarda yaşarken bu gidişatın nereye evrileceği büyük bir soru işareti. 

Serbest piyasa ekonomisinde meydana gelen küresel krizler ile ilgili Paul Collier, The Future Of Economy kitabında önemli noktalara vurgu yapıyor.

Günümüzdeki gelir adaletsizliğine karşı çözüm arayışının önemini vurguluyor. Marksist ideolojiyi eleştiren liberal bir bakışla yazılsa da kurgulanacak çözümlerin marksizmden  beslenmesi gerektiğini savunuyor. Kapitalizm sürekli eleştirilse de bu eleştirilere gerçekçi çözümler üretemedik diye devam ediyor. İngiltere ve Afrika ülkelerinin ekonomilerini kıyaslayarak aralarındaki uçurumu ve Batı toplumlarındaki varlıklı kesim-işçi sınıfı arasındaki ekonomik farkı eleştiriyor. Daha iyisini yaptık yine daha iyisini yapabiliriz diye ekliyor.. 

Kapitalizmin tasarımcıları serbest piyasa ile sömürgeleştirdikleri toplumların sürdürülebilirliğini nasıl sağlayacak?

Sistem neden bu kadar eleştiriliyor? İnsanlar arasındaki derin uçurumlar genişlemeye devam mı edecek?  Sistemde şah-piyon olma sancıları neye evrilecek? 

Gelecek, uzun sürer..