Yüksek işsizlik oranları, yoksulluk gibi kronikleşen sorunların yanı sıra, doların artış hızıyla birlikte yurttaşların alım gücünün iyice düşmesi yıllardır süregelen gelir adaletsizliği sorununu tekrar gündeme getirdi: ‘Zengin daha çok zenginleşirken; yoksul daha çok yoksullaştı.’
Ülkemizde yaşanan kur krizinin ardından birçok yurttaş, fiyatların aşırı artmasından dolayı alım gücünün iyice düşmesinden şikâyetçi. Açıklanan veriler, Türkiye’de yaşanan gelir adaletsizliğinin son yıllardaki yükselişini gözler önüne seriyor. Zengin-Yoksul arasında açılan makas ne kadar ve bunların sebepleri neler? Ekonomistler, gelir adaletsizliğinin artışında siyasi çalkantıların paralelinde yaşanan dış ticaretteki düşüş, kamu harcamalarında ve işsizlikte artış gibi durumların etkisinden söz ediyor.

Türkiye İstatistik Kurumu, yıllık yayımlanan gelir ve yaşam koşulları araştırması verilerine göre 2018-2020 yılları arasında zengin kesimin toplam gelirden aldığı pay her yıl yüzde 47 seviyelerinde iken yoksul kesimin ise bu gelirden sadece yüzde 6 pay aldığını görüyoruz. Bu da gelir adaletsizliğindeki uçurumun en basit göstergesi aslında.
Pandemi sonrası gayri safi yurt içi hâsıla artışı 3,37 olurken kamusal harcamalarda da artış gerçekleşti

Gayri safi yurt içi hâsıla (GSYİH), Türkiye’deki gelir düzeyinin en önemli göstergelerinden biri ve kamu harcamalarıyla paralel olarak ilerleyen bir noktada duruyor. Kamu harcamalarının amacı gelir dağılımındaki eşitsizliği asgari düzeye indirmek. Kamu cari ve yatırım harcamaları düşük gelirlilerin istediği mal ve hizmete yönlendirmek için yapılır ve böylelikle oluşan sosyal transfer harcamalarını artırarak gelir dağılımında eşitsizliği azaltır. Eğer gerçek (cari ve yatırım) harcamalar ve transfer harcamalarından yararlananlar yüksek gelir grubuna mensup olursa gelir dağılımındaki eşitsizlik de artar. Kamu harcamalarındaki artış, ithalat ve ihracat üzerindeki dengeyi de etkilediğinden dış ticaret hacmi de 2018-2020 yılları arasında oldukça sert düşüşler yaşadı.
Gelir Adaletsizliğindeki En Büyük Pay İşsizliğin

İşsizlik, gelir adaletsizliğinde en büyük rolü oynayan faktörlerden birisi. Türkiye İstatistik Kurumuna göre son üç yıllık toplam istihdam 80 milyondan fazla ancak Türkiye İş Kurumuna göre son üç yılın işsizlik rakamları 10 milyon. TÜİK verileri kendi içinde çelişse de İŞKUR’a göre toplam nüfusun çalışan nüfusa oranı esas istihdam verilerini bize söylüyor, hesaplamalara göre istihdam sayısı 16 milyon olarak görülüyor. Gelinen noktada işsiz sayısında gerçekleşen artış, gelir adaletsizliğindeki payı artırıyor.