Plastik ürünleri yıllardır hayatımızın hemen her alanında kullanıyoruz. Peki, kullandığımız bu ürünler ile doğayı nasıl ve ne ölçüde kirletiyoruz? Çevre kirliliği konusunda hem vatandaşa hem de kanun yapıcılara ne gibi sorumluluklar düşüyor? Sizler için araştırdık.
National Geographic Dergisi’nin gerçekleştirdiği araştırmaya göre dünya genelinde tüm plastik üretiminin yarısı son 15 yıl içerisinde gerçekleşti ve üretim kapasitesi her geçen gün artarak devam ediyor. Leeds Üniversitesi uzmanlarından Dr. Costas Velis’in tahminlerine göre küresel önlemler alınmadığı takdirde 2040 yılına gelindiğinde insanlığın denize ve karaya saçtığı plastik atıklar 1 milyar 300 milyon tona ulaşacak.
Plastiğin doğada yeri yok!
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın verilerine göre, Türkiye’de her yıl yaklaşık olarak 3 ila 3,5 milyon ton arasında plastik atık ortaya çıkıyor, Türkiye Çevre Mühendisleri Odasının verilerine göre ise ortaya çıkan bu plastik atıkların yalnızca yüzde 55’i geri dönüştürülüyor. Geri dönüşüme tabi tutulmayan yüzde 45’lik bölümü oluşturan atıklar ise denize, toprağa, akar sulara ulaşıyor ve burada doğada çözünmeyi bekliyor. Peki, bu atıkların doğada kendi kendilerine yok olmaları için ne kadar süre gerekiyor?
Dünya Doğayı Koruma Vakfı (WWF) ’nın gerçekleştirdiği bir araştırmanın verilerine göre plastik atıkların doğada yok olma süreleri, plastik poşetler için 20 yıl, kahve bardakları için 30 yıl, plastik pipetler için 200 yıl, plastik su şişeleri ve bardaklar için 450 yıl, bebek bezi ve diş fırçaları için ise 500 yıl şeklinde ilerliyor.
Plastik atıklar okyanusun dibine kadar ulaştı
Milletler Topluluğu Bilimsel ve Endüstriyel Araştırma Örgütü (CSIRO) tarafından yapılan araştırmalar sonucunda çapı 5 mm’den daha küçük olan en az 14 milyon ton plastik parçasının okyanusların dibinde yattığı keşfedildi. Son olarak Statista EarthWatch Institute’ün gerçekleştirdiği bir araştırma sayesinde Avrupa tatlı sularında en sık rastlanan makro-plastikerin ilk sırasında plastik şişelerin geldiği anlaşıldı.
Araştırmaya göre, Avrupa tatlı sularında en sık rastlanan plastik atıklar; yüzde 14 ile plastik şişe, yüzde 12 ile ambalaj kağıdı, yüzde 9 ile sigara izmariti, yüzde 6 ile yiyecek paketi, yüzde 5 ile kulak çubuğu, yüzde 4 ile bardak, yüzde 3 ile kişisel temizlik ürünü, yüzde 2 ile sigara tütün ürünleri, yüzde 1 ile de plastik pipet ve poşet şeklinde bulunuyorlar.
Okyanusları en çok kirleten ülke Filipinler
Dünya genelinde her yıl 800 bin Olimpik yüzme havuzunu dolduracak kadar çöp üretiliyor. Üretilen bu çöpün önemli bir kısmını ise plastik çöpler oluşturuyor. Bu atıkların birçoğu ise çeşitli yollarla okyanuslara ulaşıyor. Gerçekleştirilen araştırmalara göre plastik atıkları okyanuslara en çok ulaşan ülke Filipinler.
“Sorumluluk hepimizin”
Plastiklerin bu kadar yaygın kullanımında bireylerin taleplerinin etkisi olduğunu belirterek sözlerine başlayan Çevre Mühendisi Berk Fedai, “Bu yüzdendir ki, bu plastik kirliliğini önleyecek olan da yine insanlardır. Bunun için insanların, plastiklerin zararları konusunda eğitilmesi ve bilinçlendirilmesi gerekiyor. Son yıllarda küresel çapta plastiklerin çevreye verdiği zararlar konusundaki farkındalık artmaya başladı. Bu durum çevre sağlığı açısından olumlu bir ilerlemedir.” dedi.
Çevre kirliliğine karşı verilebilecek en etkili mücadele biçiminin kişisel mücadele olduğunun altını çizen Fedai, “Çevre kirliliği ile mücadeleyi evimizden ve mahallemizden başlatmalıyız. Her birimiz yerlere çöp atmaktan vazgeçersek, evimizde kendi çöpümüzü kendimiz ayrıştırırsak ve mahallemizde gördüğümüz çöpleri çöp kutularına atarsak, dünyada bir süre sonra atık sorunu diye bir sorun kalmayacaktır. Sorunun kaynağında da çözümünde de sorumluluk hepimizin.” diye konuştu.
“Plastik depozitosu uygulanmalıdır”
Dünya genelinde birçok uluslararası kuruluşun bir araya gelerek, plastik çöplerin çevreye zararı ve bu sorunun çözümü konularında çalışmalar yaptığını söyleyen Fedai, bu çalışmalar ile ciddi adımların atılmaya başlandığını belirterek, “Kolay gibi görünebilir ancak plastik poşetlerin ücretli bir şekilde satılmaya başlanması dahi kritik öneme sahip bir hamledir. Çevre mühendisleri olarak temennimiz ileride su şişeleri, bardaklar gibi plastik ürünlere de plastik depozitosu uygulanmasıdır. Maalesef en etkili sonuçları, caydırıcı kararlardan alıyoruz.” dedi.
Sadece plastik poşetlerin ücretlendirilmesinin plastik kirliliği ile mücadele etmek için tek başına yeterli olmayacağına da değinen Fedai, şöyle devam etti: “Diğer alanlardaki plastik ve türevlerinin kullanımının da azaltılması gerekir. Günlük hayatta her gün kullanılan kozmetik ürünlerde ve diş macunlarında bolca mikro tanecik bulunmaktadır. 2017’de ABD’de mikro boncukların üretiminin yasaklanmasının ardından, İngiltere, Kanada, Avustralya gibi gelişmiş diğer ülkeler de harekete geçmiş ve 2018 yılı itibariyle neredeyse tüm Avrupa ülkelerinde kozmetiklere eklenen mikro boncuklar yasaklanmıştır.”
Bu gibi yasakların sadece gelişmiş ülkelerde değil, dünyanın her bölgesinde uygulanması gerektiğinin bir zorunluluk olduğunu söyleyen Fedai, aksi halde plastik kirliliğinin önüne geçilemeyeceğini ifade etti.
“Büyük değişimler küçük adımlarla başlar”
Plastik kirliliği veya farklı çevresel sorunlar ile mücadelenin kişisel çabalardan başlayacağını yeniden hatırlatan Fedai, vatandaşlara şu önerilerde bulundu: “Yanınızda tekrar kullanılabilir şişe taşıyın, plastik kamışlara ‘hayır’ deyin, kağıt kamış kullanmaya özen gösterin, alışverişte plastiğe yönelmeyin, plastik çatal-bıçak kullanmayın. En önemlilerinden birisi ise hem kendi sağlığınız hem de çevre sağlığı için mikro taneciklerden kaçının, satın almadan önce ürünlerin etiketlerini kontrol edin, polietilen (PE), polipropilen (PP), polietilen tereftalat (PET), polimetil metakrilat (PMMA), politetrafloroetilen (PTFE) ve naylon içeren ürünlerden satın almayın.”