Gazeteciler Cemiyeti Millet İttifakı’nın Ortak Politikalar Mutabakat Metninde medya ve gazetecilikle ilgili vaatleri “dikkat çekici ve olumlu” olarak yorumladı.

Metnin çok güzel vaatlerle dolu olduğunu vurgulayan Gazeteciler Cemiyeti Nazmi Bilgin, “Önemli, olan elbette ki uygulama olacaktır. Muhalefette iken söylenenlerin iktidarda yasalaştırılması ve uygulamaya sokulmalarının elbette takipçisi olacağız” dedi. Bilgin, “Basın özgürlüğünü güçlendireceğiz. Kamuoyunun serbestçe oluşması ve medyanın çoğulcu bir yapı kazanması için Devlet’in gerekli tedbirleri alma yükümlülüğünü açıkça düzenleyeceğiz” ifadesi çok güzel olmakla birlikte basın özgürlüğünü kısıtlayan anti-terör yasaları dahil mevzuatın tümüyle gözden geçirilmesi, bütünlüklü ve özgürlükçü yeni bir basın yasası çıkartılması gerekmektedir.

 

Sendikasızlaştırmaya karşı önlem gerekir

Ortak Politikalar Mutabakat Metninde medya ve gazetecilikle ilgili önemli ifadelerin yer almasını “cesaret verici” ve “çok olumlu” bulmakla beraber, Türkiye’nin diğer birçok sektöründe olduğu gibi sendikalaşma oranını yukarıya taşıyacak yasal çalışmalar ve uygulamalar açısından yetersiz bulduğunu belirten Bilgin, basın sektörünün en önde gelen iki sorununun sendikasızlaştırma ve sahiplik yapısındaki tekelleşme olduğunu hatırlattı.

Metinde “Medya sahipliği ve finansmanını şeffaf hale getirecek, medyada tekelleşme ve kartelleşmeyi önleyeceğiz” ifadesinin çok anlamlı olduğunu kaydeden Bilgin, medya patronlarının devletten ihale almasının önlenmesi, kayırmacı destekler sağlanmaması durumunda sahiplik yapısının hızla düzelme yoluna girebileceğini vurguladı.

“Devletin medyada çoğulculuğu sağlama görevini anayasal bir yükümlülük olarak düzenleyeceğiz” vurgusunun sağlanabilmesi için doğru finansman modellerinin uygulamaya konulmasının önemine değinen Bilgin, medyada çoğulculuğun kaç medya organının olduğundan ziyade tekelleşme ile birlikte konuya el atılmasının gereğine işaret etti. Ayrıca, Bilgin medyada denetimin sağlanması ve Rekabet Kurumu’na inceleme yetkisi verilmesinin de önemli olacağını ancak medya üzerine baskı uygulayacak bir başka üst kuruluşa döndürülmesinin yöntemlerinin geliştirilmesi gereğine vurgu yaptı. Bilgin “Baskıcı yönetimlerde, halen Türkiye’de yaşadığımız gibi, Basın İlan Kurumu, Radyo Televizyon Üst Kurumu, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu, ya da İletişim Başkanlığı gibi denetleyici ve düzenleyici kurumların sansür kurumları ya da iktidar cezalandırma aygıtlarına dönüştürülebildikleri unutulmamalı” dedi.

 

Basınla ilgili yasalar ve genelgeler basın katkısıyla oluşturulmalı

Bilgin, Türkiye’nin en eski basın sektörü sivil toplum kuruluşu olan Gazeteciler Birliği’nin gerek Medya Dayanışma Grubu gerekse diğer paydaşlarıyla birlikte sektörün sorunlarını, Türkiye’deki ifade ve basın özgürlüğü ikliminin iyileştirilmesi için yoğun savunuculuk çalışılmaları yaptığını vurguladı. “Muhakkak ki, Basınla ilgili yasalar ve genelgeler basın örgütlerinin aktif ve etkin katkısıyla oluşturulmalıdır. Bu çerçevede Aralık ayında 6’lı Masa liderlerine ve TBMM’de grupları olanların grup başkan vekillerine sektörün sıkıntıları ve çözüm önerilerimizi sunmuştuk. Bizim ve paydaşlarımızın hiçbir karşılık beklemeden yeni ve kapsayıcı bir basın yasası hazırlanması için her türlü katkıya hazır olduğumuzu vurgulamıştık. Ayrıca RTÜK, BİK gibi kurumların özerkliğini sağlayacak, yapılarında gazetecilerin temsilini karar verici düzeye taşıyacak, siyasi vesayeti sona erdirecek bir çalışma yapılmasını önermiştik. Ortak Politikalar Mutabakat Metninde benzer ifadelerin yer almasından çalışmamızın dikkate alındığını gördük ve mutlu olduk” diyen Bilgin “Aynı şekilde TRT ve Anadolu Ajansı’nı bağımsızlık ve tarafsızlık esaslarına göre yeniden yapılandırılmaları gereğinin metinde yer alması olumlu bir durumdur” dedi.

 

Basın kartı mesleki aidiyet belgesidir, saygınlığı korunmalı

Bilgin, “Özellikle basın kartlarının verilmesinde ve mesleğe kabulde meslek kuruluşlarının belirleyici olmasını sağlayacağız” ifadesi sesimizin duyulduğunu göstermektedir. Şüphesiz basın kartlarına tekrar saygınlık kazandıracak adımlar atılmalı, gazeteci olmayanların kartları iptal edilmeli, mesleki aidiyeti gösteren bu değerli, belgenin enformasyon görevlilerine ya da dernek ve vakıf yetkililerine verilmemesi sağlanmalıdır” dedi. Bilgin, basın kartlarının etkin ve yetkin katıldıkları, sadece sekreteryasının devletçe üstlenildiği bir yapılanma ile verilmesinin şart olduğunu söyledi. Gazeteciler Cemiyeti başkanı basın kartının esasında artlar hazırlandıktan sonra Batıdaki uygulamalar gibi sadece gazetecilik meslek örgütleri tarafından verilmesi gerektiğini vurguladı.

Gazeteciler Cemiyeti başkanı, metinde “Akreditasyon kararlarında keyfiliğe son verilecek” vaadi önemli olmakla beraber akreditasyonun sadece güvenlik amacıyla veya yer darlığı nedeniyle uygulanabileceğini, mesleki faaliyetleri yürütmede basın kartının yeterli görülmesinin şart olduğunu vurguladı. “Hangi gazetecinin nerede görevlendirileceğine medya kurumu kendisi belirleyebilmeli. İktidar veya devlet kurumları medya üzerindeki seçkinci vesayet uygulamalarını sona erdirmelidirler” dedi.

Metinde özellikle “Basın İlan Kurumu’nun görevini bağımsız ve tarafsız olarak yerine getirebilmesi için yasal ve yapısal değişiklikler yapacağız” vadinin ve “Radyo ve Televizyon Üst Kurulu’na üye seçim yöntemini çoğulculuğu sağlayacak şekilde değiştirecek, Kurul’un tarafsızlığını ve özerkliğini güvence altına alacağız” sözünün çok önemli olduğunu vurgulayan Bilgin, “BİK kararlarının ve uygulamalarının şeffaflığı sağlanmalıdır. Bu kurumun ve RTÜK’ün hükümet yargı-ceza organı gibi basın mahallesini ‘terbiye’ maksatlı uygulamalarına son verilmelidir. Her iki kurumda da basın ahlak esasları, genel ahlak ve sair muğlak ifadelerle ilan kesme para cezası verme uygulamasına son verilmelidir. Bu kurumlar özerk yapıya kavuşturulmalı, her ikisinde de medya örgütlerinin katılımı etkin ve yetkin bir yapıya taşınmalıdır. Siyasi vesayet sona erdirilmeli, sadece sekretarya hizmeti devlet tarafından sağlanmalıdır” dedi.

 

Sansür yasası geri çekilmeli, sektöre yeni yasa getirilmeli

Sosyal medya platformlarının hak ve yükümlülüklerini tekrar ele alınmalı, sansür yasası iptal edilmeli, özgürlükçü bir anlayışla yeniden yazılmalıdır” diyen Bilgin, “Hep söylediğimiz gibi ‘Ben yaptım, oldu’ anlayışı terk edilmeli, sektörün sesine kulak verilmelidir. Internet medyası için belki RTÜK gelirlerinden, belki bir başka kaynaktan yaratılacak bütçe ile destek verilmelidir. Mevcut haliyle bu yasa sadece bir sansür yasası değil, aynı zamanda bir yerel medyayı hadım etme, internet medyasını arzu edilen şekilde siyasi vesayet altına alma operasyonunun aygıtıdır. Elbette o güne kadar AYM tarafından iptal edilmez ise, ilk iptal edilecek yasalardan birisi olmalıdır” dedi.

Bilgin, “Elbette Ortak Politikalar Mutabakat Metninde ‘İnternete erişimi temel bir insan hakkı olarak tanımlayacak, vatandaşlarımızın her yerde, güvenli, hızlı, ucuz ve sansürsüz internete erişimini sağlayacağız’ vaadi güzel ancak uygulamayı bekleyip görmek lazım” dedi.