#BasınKartımaDokunma

İletişim Başkanlığı hukuka, Danıştay ve Anayasa Mahkemesi kararlarına, gazeteciliğe meydan okuyor!

Basın Kartı Yönetmeliğindeki son değişiklikler Danıştay karar ve önerilerini dışlamaktadır.

Aralarında Basın Konseyi, Çağdaş Gazeteciler Derneği, Diplomasi Muhabirleri Derneği, DİSK Basın-İş Sendikası, Ekonomi Muhabirleri Derneği, Gazeteciler Cemiyeti, İzmir Gazeteciler Cemiyeti, Parlamento Muhabirleri Derneği, Türkiye Foto Muhabirleri Derneği, Türkiye Gazeteciler Sendikası, Türkiye Haber Kameramanları Derneği gibi çok sayıda saygın meslek örgütünü ve meslek ileri gelenlerini bir araya getiren Medya Dayanışma Grubu, gelişmeleri değerlendirdi.

Medya Dayanışma Grubu, İletişim Başkanlığı’nın Basın Kartı Yönetmeliğinde yaptığı değişiklikleri basın özgürlüğüne darbe olarak niteledi.

Açıklamada, “14.12.2018 tarihli Basın Kartı Yönetmeliği’nde, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun yürütmeyi durdurma kararı nedeniyle yapılan değişiklik, Danıştay’ın öngördüğü hukuki belirlilik ve öngörülebilirlik kriterlerini yok saymıştır. İktidara yönelik eleştiri, görüş ve yorumda bulunan gazetecilerin basın kartlarının öznel ve keyfi yakıştırmalarla iptal edilebilmesinin yolu genişletilmiştir” denildi.

Danıştay, Mart ayında açıklanan yürütmeyi durdurma kararında, basın kartlarının keyfi olarak ve muğlak ifadelere dayanarak iptal edilmesi ve/veya verilmemesi karşısında İletişim Başkanlığı’nı “hukuki belirlilik” ilkesine uymaya çağırmıştı.

Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu kararında,

“Bu düzenlemelerde yer alan, ‘basın meslek onurunu zedeleyecek işler yaptığı/yapması’, ‘milli güvenlik ya da kamu düzenine aykırı davranışlarda bulunması’ ile ‘alışkanlık edindiği/edinmesi’ ifadelerinin tanımı, dava konusu Yönetmelik’te yer almamıştır. Muğlak ifadeler içeren bu düzenlemeler, yukarıda açıklamasına yer verilen, ‘hukuki öngörülebilirlik’ ve ‘hukuki belirlilik’ ilkelerine aykırı olduğu gibi, bu ibarelerin yer aldığı düzenlemelerin basın kartı sahibi ilgilileri, mesleğini baskı altında, endişe içinde yerine getirmek zorunda bırakabileceği; bu nedenle de anılan ibarelerin basının görevini tam olarak yerine getirmesine engel olabileceği sonucuna varılmıştır” denilmişti.

Buna karşın İletişim Başkanlığı son düzenlemesinde Danıştay’ın hukuki itirazına neden olan muğlak ve keyfi maddeleri korudu ve genişletti, basın kartı verilmemesi ve iptaline gerekçe olarak şu ifadelere yer verdi:

“Taşıdığı sıfatın saygınlığına gölge düşürebilecek yöntem ve tutumlar sergilemek suretiyle basın meslek onurunu zedeleyecek faaliyette bulunması.

Milli güvenliğe ve kamu düzenine açıkça aykırı faaliyetlerde bulunması veya bu faaliyetlere açıkça destek vermesi.

Şiddet ve terörü özendirecek her türlü örgüt suçları ile mücadeleyi etkisiz kılacak içerik oluşturması.

Suça tahrik veya teşvik edecek ve suç ile mücadeleyi etkisiz kılacak faaliyetlerde bulunması.”

İletişim Başkanlığı yukarıda sıralananları gerekçe göstererek, mahkeme kararı aranmadan, savunma hakkı verilmeden, masuniyet karinesi gözetilmeden kart iptaline karar verebileceğini yönetmelik değişikliğine ekledi.

Yani devletin suçlarla mücadelesini kimin “etkisiz kıldığı” ya da kimin “milli güvenliğe aykırı” faaliyette bulunduğunun tespiti, İletişim Başkanlığı tarafından keyfi olarak yapılacaktır.

İletişim Başkanlığı, yönetmelik değişikliği ile Danıştay’ın itiraz ettiği “kamu personeline kritersiz kart dağıtılması” uygulamasını da genişleterek korumuş, hukuki karara meydan okumuştur.

Danıştay’ın İdari Dava Daireleri Kurulu kararında “İletişim Başkanlığına basın kartı düzenleme yetkisi verilmiş ancak bu kartın kamu görevlilerine verilmesine ilişkin düzenleme yapma yetkisi verilmemiştir” tespitine karşın Başkanlık, hukuku arkadan dolanarak yine çok sayıda kamu personeline basın kartı dağıtmanın yolunu açmıştır.

Tüm RTÜK daire başkanlarına, yardımcılarına ve uzmanlarına, Cumhurbaşkanlığı’na bağlı tüm birimlerin basın ofisi personeline, bakanlıklarda basın müşaviri ve iki personeline, İletişim Başkanı özel kalem müdürüne, başkanlığın tüm teşkilatında “fiilen enformasyon hizmetinde görev yapan” tüm personeline basın kartı verilmesi düzenlenmiştir.

Gazeteci olmayan tüm bu geniş sayıdaki kamu personeline kart verme yetkisinin yanı sıra İletişim Başkanlığı, “işbirliği yaptığı kurum kuruluş çalışanlarına” basın karta verme yetkisini de almıştır. Bu belirsizlik, gazeteci olsun olmasın İletişim Başkanlığının kime kart dağıtacağına karar vermesi anlamına gelir. Bu da basın kartının kimliğinden soyutlanmasıdır.

Danıştay şöyle demişti: “Yönetmelik düzenlemelerinin, muğlak ifadeler içermesi, net ve açık olmaması, sınırlarının tayin edilmemesi nedeniyle hukuki öngörülebilirlik ve belirlilik ilkesine aykırı olduğu sonucuna varılmıştır.” Bu nedenle son değişiklikler de hukuki öngörülebilirlikten uzak ve hukuki belirlilik ilkeleri dışındadır.

Bu gelişmeler, Basın Kartı ile ilgili düzenlemelerin idarenin tasarrufundan çıkarılarak Anayasa Mahkemesi’nin de yıpranmayla ilgili kararında vurguladığı gibi, basın meslek örgütlerinin katılımıyla hazırlanacak kanunla düzenlenmesi gerektiğini bir kez daha ortaya çıkarmıştır.

Basın Kartı’nın basın meslek örgütü temsilcileri tarafından oluşturulacak komisyonca verilmesi ve kurallarının kanunla belirtilmesi zorunlu hale gelmiştir.

Medya Dayanışma Grubu:

Basın Konseyi, Çağdaş Gazeteciler Derneği, Diplomasi Muhabirleri Derneği, DİSK Basın-İş Sendikası, Ekonomi Muhabirleri Derneği, Gazeteciler Cemiyeti, İzmir Gazeteciler Cemiyeti, Parlamento Muhabirleri Derneği, Türkiye Foto Muhabirleri Derneği, Türkiye Gazeteciler Sendikası, Türkiye Haber Kameramanları Derneği

#BasınKartımaDokunma