SEYİRCİ, BİZİ EKSİK VE HATALARIMIZLA SEVDİ”
Bir 23 Nisan’da doğdu, öğrencilik yıllarında spor ve müzikle ilgilendi.
Radyo stüdyosuna ilk kez mandolini ile konser vermeye girdi, denemek için sınava katıldı ve spiker oldu.
Televizyonda haber okuyan ilk kadın spiker, TRT Haber Dairesi’nin ilk kadın başkanı ve Meclis Televizyonu’nun kurucusu Ülkü Kuranel ile geçmişe uzandık
Niğdeli yargıç Necati Ecer Bey görevle geldiği Nevşehir’in Gülşehir ilçesinde tanıdığı İkbal Hanımla yaşamını birleştirir. Genç memur aile, atamanın yapıldığı yurt köşelerini dolaşmaya başlar. Erzurum’un Pasinler ilçesindeki görev dönemi olan 1940 yılında, 22 Nisan’ı 23’e bağlayan gece üçüncü çocukları dünyaya gelir.
TRT’nin ünlü spikeri Ülkü Kuranel, dünyaya gözünü bir çocuk bayramıyla açmıştır.
Memur ailenin Anadolu turu sürmektedir,
Ülkü Kuranel ilkokula Merzifon’da başlar ve sonra geldikleri Çorum’da liseden mezun olur. İftihar listelerinde resmi ve ismi her zaman olan öğrenci Ülkü, müzikle de ilgilidir sporla ve de okul duvar gazetesinin değişmez elemanıdır. Radyo stüdyosuna ilk kez lise öğrencisi iken elinde mandolini ile giren Ülkü Kuranel konserin öyküsünü şöyle anlatıyor.
“Çorum Lisesi’nde yakar top ve voleybol takımı ile okul korosundayım. Mustafa Karaahmetoğlu isminde bir müzik öğretmenimiz var, idealist, iddialı birisi. Eduard Zuckmayer’in öğrencisi, bizleri yetiştirmek için çabalıyor. Onun desteği ile mandoline başladım daha sonra uzun zaman keman çaldım.
Bir gün otobüse bindik ve Ankara’ya geldik, radyoevinde canlı konsere çıktık! Işıklı yazılar, mikrofonlar, büyük stüdyoda hatta ben mandolinle bir de solo yaptım. Yıl 1958, Ankara’da bir hafta kaldık, Ankara Koleji’nde ağırlandık, hocamız bize Ankara’yı gezdirdi. Anıtkabir’i gördük, okulu Gazi Eğitim Enstitüsü’ne de götürdü, Büyük Sinemaya gittik, onun girişindeki, üzerleri örtülü küçük masaları olan pastane benim çok hoşuma gitmişti.
Otobüsümüz Çorum’a gece yarısı geldiğinde tüm şehir ayakta, davul – zurna ile bizi karşılıyordu, çok önemli bir iş yapmışız demek ki.”
Çorum Lisesi’nin dokuz kişilik fen bölümünden tek kız öğrenci olarak 1959 yılında mezun olan Ülkü Kuranel, Sorbonne’de felsefe okuyan amcası Naci Ecer’den etkilenmiştir ama babası onun hukukçu olmasını istemektedir. Bu dönemde yaşanan
27 Mayıs ihtilali ailede sarsıntı yaratmıştır, iki yıldır Amerika’da mühendislik eğitimi alan ağabeyi Güneş’in yanına dil öğrenmeye Pittsburgh’a gönderilir.
TELEVİZYONU TANIYOR
Birçok ülkeden gelen öğrenci ile birlikte Ülkü Kuranel de İngilizce öğrenmek için kursa gitmektedir. C-SPAN isimli yerel bir televizyon kanalı bu yabancı öğrenciler ile bir program hazırlar. Ülkemizde ‘televizyon’ sözcüğünün bile kullanılmadığı dönemde her gün okulda çalışma yapılmaktadır. Kuranel anlatıyor:
“ Yerel kanalda kurstan yararlanılıyor mu, öğrenciler okulda ve dışarıda ne yapıyorlar, uyum sağlayabilmişler mi, ülke hakkında ne düşünüyorlar, nasıl vakit geçiriyorlar gibi konuları irdeleyen bir program yaptılar. Bir ay sürmesi ve çalışmaların önümüzde olması dikkatimi çekiyordu ve onları izliyordum.
Yayın günü geldiğinde de ilk ’telesafir’ olayını yaşadık. Arkadaşlarımızın evinde televizyon yoktu, ağabeyim iki yıldır orada yaşadığından evinde vardı ve arkadaşlar bize ‘telesafir’ oldu programı birlikte izledik.”
1962 yılında yurda dönen Kuranel, amcasının izinde yürümek kararındadır. Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Felsefe bölümüne kayıt yaptırır. Öğrenciliğinin ikinci yılında radyodaki anons onun yaşamını değiştirecektir.
DENEMELİSİN
Ankara Radyosu’ndan sürekli yayınlanan ‘Prodüktör – Spiker alınacak’ duyurusu ile çevresinden ‘ bunu denemelisin’ diyenler çoğalınca, Ülkü Kuranel’in denemek için yaptığı başvuru ile yaşamı değişir. Öyküsü şöyle:
“Üniversite üçüncü sınıf oluyor neredeyse, yüzlerce belki binlerce kişi giriyoruz sınava hatta ilk sınav DTCF’nin büyük salonunda oldu. Ardından sürekli sınav oluyoruz diyebilirim ama her seferinde sayı düşüyor. Ben de çağırıldıkça sınava gidiyorum, sayı azaldı artık bizi radyoya çağırıyorlar, stüdyo sınavları başladı.
Neredeyse bir yıl sonra Zafer Cilasun ve ben spikerliği, Ünlen Demiralp, Serpil Erdemgil – şu anda hatırladıklarım- kalabalık bir grup da prodüktörlüğü kazandı, eğitim döneminde Erdal Öz de bizimle birlikte idi.
Eğitim aylarca sürdü. Sabahtan akşama kadar; Ruşen Ferit Kam, Faruk Güvenç, Nüshet Şenbay, Cüneyt Gökçer klasik müziğin her türünden tutun da Türkçe kullanımına kadar dersler verdiler. Turgut Özakman, Güntekin Orkut ve Oğuz Yılmaz Hiçyılmaz’dan mesleki eğitim aldık.”
Bir rastlantı ile girdiği sınavları geçtikçe mesleğe yakınlaşan, eğitim sürecinde ünlü hocaların hayatın her alanını kapsayan çok güzel bilgileri aktarması ile de gönülden bağlanan Ülkü Kuranel işe başlayışını da şöyle anlatıyor:
GONG VURURDUK
“1963 yılı ağustos ayında, Zafer ile stajyer prodüktör spiker olarak işe başladık. Biz gittiğimizde Müberra Yetkin, Jülide Gülizar, Mukaddes Gözaydın ve Nadide Köksal vardı.
Göreve başladığımızda yayın sınırlı idi, öğle yayını saat 12’de başlıyor, 15’de bitiyor, ondan sonra da ‘yazdırma servisi’ başlıyordu. Anadolu basını için günün öne çıkan haberlerinin ağır ağır okuyarak yazdırılması idi bu yayın. Mesleğe yeni girenler önce bunu okurdu, hem canlı yayın hem de mikrofon alışkanlığı edinmek için önemli idi. Başarı durumuna göre ondan sonra sabah haberleri, öğle, ardından 22.45’te bir bülten vardı o ve hepsinde başarılı olan Ankara Radyosu’nda saat 19’da ki ünlü, ‘ana haber’ bültenini üstlenirdi.
Bizden öncekilere göre biz çok şanslıydık, stüdyolar, en son teknoloji ile yenilenmişti. Teknik ile spiker birbirini görebilir, konuşabilirdi. Spikerin yanında ara müziği için plak çalacak iki platform vardı, kısa bir süre ‘gonk’ da vurdum.
Bülten başlarında bir gonk vardı ona vurulup ‘memleket saat ayarı’ verildiğinden, tam zamanında olması gerekirdi. Ben çok kısa kullandım bunu, sonra elektronik sinyale geçildi.”
TRT henüz kurulmamış, yayın, ‘Radyolar Umum Müdürlüğü’ adı altında yürütülmektedir. Spikerler, program seslendirmesinden, müzik programı anonsuna kadar her yerde görev almaktadır. Basın Yayın ve Anadolu Ajansı’ndan gelen haberler, Ankara Radyosu üst katındaki, Kemal Deniz’in yönettiği haber odasında toplanmakta ve nöbetçi spiker de okumaktadır.1 Mayıs 1964’de TRT kurulur, Doğan Kasaroğlu başkanlığında Muammer Yaşar, Hüsamettin Çelebi ve diğerleri haber merkezinin temelini atarlar.
Haber merkezi önce Ulus’ta bir binaya ardından da Mithatpaşa Caddesi’ndeki genel müdürlük binasının alt katına yerleşir. Değişimi Ülkü Kuranel anlatıyor:
“Haber Merkezinde önce, ‘aktüalite servisi’ kuruldu ve Gökçen Solok ile Jülide Gülizar radyodan haberlere geçen ilk spikerler oldu.
Bundan sonra haber spikerleri ayrıldı, Ben, Çetin Çeki, Zafer Cilasun, Erkan Oyal, Sevinç Yemişçi ve Aytaç Kardüz TRT Haber Merkezi’nin ilk redaktör spikerleri olarak atandık.”
TELEVİZYON GÜNLER
Ülkü Kuranel 1967 yılında, mesleki bilgilerini artırmak için BBC’ye gönderilir. Bu eğitimi daha sonra tüm spikerler yapacaktır.
TRT, kuruluşundan dört yıl sonra adındaki ‘televizyon’a kavuşur. Haftada üç gün olarak başlayan yayın ilgi görmektedir. Ekranda haberleri ilk okuyan Zafer Cilasun’dur. Haftada üç gün olan yayınlarda daha sonra Çetin Çeki ve Erkan Oyal da görev alır. Haber merkezinin kadın spikerleri sadece radyoda görev yapmaktadır. 1970 yılında Haber Dairesi Başkanı Doğan Kasaroğlu, Ülkü Kuranel’i çağırır ve ‘ seninle başlayacak’ diyerek görevi verir. Artık TRT ekranında kadınlar da haber okuyacaktır ve ilk nöbet Ülkü Kuranel’indir. Kuranel, bu durumu şöyle değerlendiriyor:
“İlk görevimde çok rahattım, bu belli olmuş ki beni kutlayanlar oldu. Bunun bende yarattığı gerginlik ile ikinci nöbet bitmek bilmedi diyebilirim.
Televizyonda, ışıkçılar, makyajcılar, rejisörler, kameramanlar, spikerler hatta seyirci bile yeni. Her türlü hataları ile bir başlangıç dönemi oldu ama seyirci bizi eksik ve hatalarımızla sevdi.
Çok hatalar oldu ve çok da eksiğimiz vardı. Radyo gibi değil, kameraya bakmak gerek. Kısa girişleri ezberlerdik ama hele o dönemde sıkıyönetim bildirileri gelirdi sayfalarca, içimiz rahat değil. Tele Promter cihazımız yoktu ama ilkelini yaptık. Haberleri okunma sırasına göre birbirine bantlayarak rulo yaptık, çıkrık gibi bir de düzenek kurduk, kameranın altına monte ettik. Biz başımızı kağıttan kaldırdık, kameraya bakıyoruz ama çıkrığı çeviren arkadaşımız sevgili Sezai’nin hızına uymak zorundayız, bazen yavaş dönüyor çıkrık bazen de hızlı.”
İLK SEÇİM
Ülkü Kuranel’in televizyondaki ilk seçim çalışması 1973 yılında olur. Kuranel, her zaman yapılan suçlamalar için; “ TRT’de sonuç gecikmesi tamamen sistemdendir, gecikme varsa da, kusur yoktur. 1977 seçiminde çok büyük olaylar yaşandı, oradaki CHP’nin bilgisayar programı hatası idi ama yine kurum suçlandı, sonuçta, TRT haklı çıktı. YSK’dan gelmeden kesin sonuç vermeniz mümkün değildir” diyor.
1973 seçiminde üçüncü gün sabah saat 7.30 da Kasaroğlu ile karşılaşan Kuranel soluğu stüdyoda alır, işte öyküsü:
“Üç gündür kısa dinlenmeler dışında aralıksız çalışıyoruz, hareket olsun diye koridorda yürüyorum, Doğan Beyle karşılaştım, bana ‘çabuk stüdyoya, radyoda bülten var’ dedi ve ben koşarak girdim içeri. Saati gelmiş fakat bülten hazırlanmamış o yoğun tempoda. Ben üç günlük bilgimi, haber okuyormuş gibi anlatmaya başladım, bitince ne yapacağımı bilmiyorum! Derken kapı aralandı, Hüsamettin Çelebi elinde bir gazete ile yavaşça içeri girdi ve kulağıma eğilip ‘ sözü bana ver’ dedi. Ben rahatladım ama elinde tek gazete var, diğerleri daha bayilere gelmemiş. Çelebi’nin malzemesi azalınca stüdyodan sokaktaki büfeye gittim ve toplayabildiğim gazetelerle geri döndüm. Redaksiyon da birkaç dış haberi ekledi ve bülteni kurtardık.”
CEM DÖNEMİ
Seçim sonrasındaki iktidar değişikliği TRT’ye de yansır ve İsmail Cem kuruma genel müdür olarak atanır. Kadrosu ile gelen Cem, TRT’de çok başarılı işler yapar fakat birisi olay olur. Kuranel anlatıyor:
“Cem dönemi gerçekten başarılıdır. Bir gün haber müdürü Mete Buharalı bizleri topladı, kadın spikerlerin televizyonda haber okumayacağını, onların değişik konularda çalışacaklarını, isterlerse radyoya dönebileceklerini açıkladı. Yeni yapılanma ile bana verilen görev iyi, parlamentodan çalışmaları toparlayıp, haber şeklinde görüntülü okuyacağım ama… İktidarda CHP – MSP koalisyonu var, yorumlar farklı olmaya başladı. Jülide Gülizar’ın önderliğinde bizler tepki gösterdik, kadın dernekleri, basın, izleyici, siyasiler arka çıkınca on beş gün sonra bizi yeniden topladılar ve yanlış anlaşıldıklarını söyleyerek ekran görevi verdiler.
Bu düzeltilmese, haberleri sadece erkekler okur diye bir gelenek yerleşse, bugün belki de kadın spikerlerimiz olmayacaktı.”
BAŞKANLIĞA DOĞRU
Ülkü Kuranel,12 Eylül döneminde idari kadroya geçer. Haber Dairesi Başkanlığı’na atanan Ercan San yerine parlamento haberleri müdürlüğü’ne getirilir. Kulislere girilemeyen, hata götürmeyen hatta yapılanların zor beğenildiği, Danışma Meclisi döneminde Halil Çaylak, Metin Aksoy ve Yavuz Koçak ile görevlerini yaparlar. Sivil idareye geçiş sonrasında genel müdür Tunca Toskay’ ın teklifi ile 1984 yılında TRT Haber Dairesi’nin ilk kadın başkanı olur. İlginçtir, Kuranel görevi yine Ercan San’dandevralır.
TRT Haber Dairesi’nin ilk kadın başkanı Ülkü Kuranel anlatıyor:
“Teknik olarak stüdyodan cihaza kadar çok eksiklerimiz vardı, bunları gidermeye çalışıyorum bir taraftan da haber program olarak bize ayrılan süreyi iyi kullanamadığımızı düşüyordum, arayış içindeyken bir gün kapı çalındı ve Mehmet Ali Birand geldi. Daha sonra yayınladığı kitabında kendiside anlatıyor zaten. Birand, Brüksel’de yaşayan bir gazetecimiz. Altan Aşar’ın ‘Yurttan dünyadan’ adlı programına beş on dakikalık, o zamanki adıyla ‘Ortak Pazar’ bölümleri hazırlıyor, beni ziyareti bunun devam etmesi içinmiş…
Oysa ben onun girmesi ile ‘aradığımı buldum’ dedim içimden. Televizyonculuğu bilmediği için onu ikna etmek gerekiyordu, başkanlığın en önemli iki ismi, Ali Kırca ile Musa Çözen’i de ekibe dahil ettik ve 32. Gün doğdu.
Başkanlığım dönemimde BBC’de gördüğüm, ‘Vatandaş Soruyor’ formatını da uyarladık, Uğur Dündar’a görev verdik. O dönemde ‘vatandaşın sormasını’ istiyorduk ama ilk bölümdeki konuk bakan kendini huzurlu hissetmedi sanıyorum. Programı kaldırdık, TRT’yi eleştiren yazarlar bile bu iki projeyi yenilik olarak göklere çıkartmışlardı o günlerde.
İşitme engelliler haberlerini de biz başlattık. Ayrıca benim moderatörlüğümde bir dizi basın toplantısı yapıldı. Yedi gazeteden muhabirlerin katıldığı, siyasilerle yüz yüze görüştüğü, soru yöneltebildiği bir programdı.”
MECLİS TELEVİZYONU
Haber dairesi başkanlığını iki yıl yaptıktan sonra araştırma inceleme kurulunda kızak kadroya atanması Ülkü Kuranel’i hiç memnun etmez. TBMM Başkanı Hüsamettin Cindoruk’un önerisi ile 1993 yılında TRT’den ayrılır. Cindoruk aslında, o günlerde yaygınlaşan özel televizyonlara görüntü servisi yapacak bir ünite istemektedir TBMM içerisinde. İki yıla yakın süren çalışmalar sonunda, koskocaman bir Meclis Televizyonu çıkar ortaya. Kuranel anlatıyor:
“Meclis binası tarihi bir yapı, stüdyo kuracak yer bulmamız çok zaman aldı. Bununla birlikte engeller oldu, TRT hiç istemiyordu, Meclis bürokrasisi de memnun değildi ama başkanlık divanı ve vatandaş istiyordu, milletvekilleri de memnundu. Çok zor yürüyen işler sonunda bugünkü Meclis Televizyonuna kavuştuk.
BBC’den Serpil ve Turan Erdemgil’i çağırdık, TRT kökenli arkadaşlarımız, Recep Güvelioğlu ve Cevat Taylan’ı transfer ettik. Ünitenin adı koyulmadan biz çalışmalara başladık. Düşüncem, kurup gitmekti, çünkü çok yorulmuştum ve aile planlarımız vardı, emekli oldum.”
Ülkü Kuranel mesleğe girişi ile felsefe öğrenimini bırakır. Daha sonra babasının isteği olan hukuk fakültesine girer, çalışma hayatı içinde dört yılda mezun olur, üstüne de ‘Müşterek Mülkiyet’ konusunda yüksek lisans yapar.
Demokrat Partili iki ailenin çocukları, Aykut ve Ülkü Kuranel, 1969 yılında evlenir. Her iki aileden gelen ‘politikaya girmeleri’ yönündeki talepler çiftin, ‘ siyasi partiler yasasında önemli bir reform yapılması gerektiği’ düşüncesi ile uygulamaya konulmaz.