Eğitimci bir ailede yetişti, gazeteciliği sırasında Ankara Radyosunda ‘Meclis Saati’ program ekibine katıldı, TRT Haber Merkezinin ilk elemanlarından oldu, muhabir olarak girdiği kurumun hemen her kademesinde kırk yıl çalıştı, Haber Dairesi Başkanı olarak on yıl görev yaptı, Okay Göçer…
Ankara’nın Ayaş İlçesi, Genç Türkiye Cumhuriyeti eğitim kadrosuna iki idealist vermiştir. Yaşamlarını birleştiren öğretmen Besim ve Rasiha çiftinin ilk çocukları TRT Haber Dairesi eski başkanlarından Okay Göçer’de 1942 yılında Ankara’da dünyaya gelir. Okay Göçer çocuk anılarını şöyle anlatıyor:
“Önce, bana çok sorulan bir soruyu yanıtlamak istiyorum, ‘Okay’ öz Türkçe, aferin, tamam ve şanslı gibi anlama geliyor. Anılara gelince de en eski çocukluk anılarım Saraçoğlu Mahallesinden, 1946 yılında Devlet Lojmanlarına ilk taşınan ailelerdendik. İlkokulun üç sınıfını Mimar Kemal de okudum, daha sonra buraya açılan Namık Kemal Ortaokuluna geçtim ve buradan mezun oldum, Gazi Lisesinden sonra da Veteriner Fakültesine kaydoldum. Saraçoğlu Mahallesi Ankara’nın çok ünlü bir semti idi. Bürokratların oturduğu, geniş bahçeleri olan, çocukların sokakta oynadığı, güzel dostluklar kurduğu bir semtti.
Yakın aile dostumuz Milli Eğitim Bakanlığı Orta Öğretim Genel Müdürü Tarık Asal, eşi Hikmet Hanım da benim ilkokul öğretmenim. Bir bayram günü onlara ziyarete gittik, Asalların damadı, genç gazeteci Altan Öymen’de orada, onun babası da eğitimci olduğu için babamı da tanıyor, sohbet sırasında bana, ‘gazeteciliğe ilgin var mı, seviyor musun, edebiyatın nasıl?’ gibi şeyler sordu, ben de sevdiğimi ve merak ettiğimi söylediğimde bana ‘sen gel bir görüşelim’ dedi.
Altan Ağabey Öncü Gazetesi Genel Yayın Müdürü, babamla birlikte gittik, sohbet ettik, ben okulu söyledim ve ancak öğleden sonraları gelirim dedim, kabul etti ve 1961 yılı başlarında gazeteciliğe başladım.”
RÜZGÂRLI SOKAĞA GİRİŞ
Okay Göçer Ankara’nın basın merkezi Rüzgârlı Sokağa girişini ve TRT Haber Dairesi Başkanlığına kadar uzanan gazetecilik öyküsünü de şöyle anlatıyor:
“Öncü Gazetesi yeni kurulmuş, Rüzgârlı Sokağa yenilikler getirmiş bununla birlikte etkili bir gazete ve ben de buradayım, çok güzel bir şey. Erol Ülgen İstihbarat Şefi, Oktay Ekşi, Mete Akyol, Teoman Karahun, Rasim Tınaz ve benden birkaç ay önce mesleğe başlayan Yaşar Aysev, sporda Öcal ve Hıncal Uluç kardeşler ile güçlü bir kadro.
Merkez İstihbaratta çalışmaya başladım, şehir haberlerine bakıyorum. Anafartalar Caddesindeki tarihi Belediye binasına gidiyorum, Basın Müşaviri ile de tanıştım, her gün birkaç ufak haber ile geliyorum, bunlar da yayınlanıyor.
İki ay kadar geçmişti, Ankara içme suyunda koli basili olduğu tespit edilmiş, bunu öğrendim, yazdım verdim. Altan ağabey beni çağırdı, gittim, ‘bu çok büyük haber, bunu genişlet’ dedi. Grafistleri çağırdı, onlardan mikrobun üremesini, yayılmasını, vücuda giriş yollarını, burada yaratacağı sorunları anlatan çizimler istedi, ben de haberi genişlettim.
Bu haber manşet oldu, hem de imzamla yayınlandı. O gün heyecandan geç saate kadar büroda baskıyı bekledim, birkaç gazete aldım eve gittim… Birkaç ay sonra da kadroya girdim, artık gazeteciyim.
Öncü Gazetesinde patron değişti, Nilüfer- Aydın Yalçın çifti gazeteyi bir süre çıkarttı sonra da Kuvvet Başarır ve eşi Müşerref Hekimoğlu gazeteyi aldı,1963 yılında da Öncü Gazetesi kapandı.
İnkılap isimli ekonomi gazetesinde, Mustafa Özkan, Anadol Tangüner, Özer Esmer ile bir süre çalıştık.
CENKÇİ DEVREYE GİRİYOR
Çalışanların maaşlarını tam alamadığı, işsizliğin arttığı Rüzgârlı Sokağın sıkıntılı döneminde, Gazeteciler Sendikası Başkanı Beyhan Cenkçi bize iş buldu. İşadamı Nezih Bayman bir gazete kurmuştu, o sırada işsiz olan yedi gazetecinin burada işe alınmasını sağladı. Bir süre de böyle geçti, Süreyya Sofuoğlu’nun kurduğu Son Haber Gazetesinde, Yazı İşleri Müdürü Ayhan Bilgin ile çalıştım. Müteahhit İzzettin Turanlı’nın kurduğu Son Baskı Gazetesine geçtim. Ankara’daki tüm gazetelerde muhabirler işe belediye otobüsü veya çok ender olarak da dolmuşla giderken, Son Baskı Gazetesi, Ankara’da otomobili olan ilk gazeteydi.
Foto muhabiri Alyat Burç, daha sonra Abbas Goralı ve Tuncer Tuğcu da geldi, Turhan Tükel Genel yayın Müdürü, Müfit Duru Yazı İşleri Müdürü, sonra Şemsi Kuseyri geldi, Tayyar Şafak, Mehmet Bican muhabirler, polis- Adliye haberlerine bakan genç gazeteci de Cengiz Polatkan.
Son Baskı gazetesi, bir günde yedi çalışanını işten çıkarttı, Akis dergisinde çalışan Teoman Erel, Güneri Civaoğlu’dan boşalan yere beni önermiş orada çalışmaya başladım. Kurtul Altuğ Yazı işleri Müdürü, Hasan Hüseyin Korkmazgil de düzeltmen, ama bu çok farklı bir düzeltmen. Çalıştığımız gazetelerdeki düzeltmenler, büyük – küçük harfe, nokta virgüle bakardı, bu yazıya da karışır, ‘şöyle dersek daha güzel olur’ diyerek yazıya farklı bir hava veridi. Tabii ki Metin Toker de müthiş bir gazeteciydi, yaptığı bir cümle ilave ile yazıda bambaşka bir ifade olurdu.
Gazeteciliğe iyi bir girişim oldu ama fakülte işi aksadı, Veteriner Fakültesini bıraktım, Akademiye kaydoldum, ikinci sınıftan da onu bıraktım. Yedek Subay Öğretmenlik hakkım vardı ve bitmek üzereyken de 1966 yılında askere gittim. Adapazarı Geyve İlçesi Kazım Paşa İlkokulunda vatani görevimi yaptım. Askeri Eğitimimi de Çanakkale Ezin de yaptım. İşin ilginç yanı babam da aynı alayda Yedek Subaylığını yapmıştı, devre arkadaşlarım, Cumhuriyet Gazetesinden Ertun Öcal, müzisyen Şevket Uğurluer, sanatçı Hadi Çaman.”
Okay Göçer askerlik sonrasında arkadaşı Mustafa Özkan’ın kurduğu Hür Anadolu Gazetesinde çalışmaya başlar ve buradan da kırk yıl çalışacağı TRT ye geçer. Kuruluş yıllarında muhabir olarak girdiği ve Haber Dairesi Başkanlığından emekli olduğu kırk yıllık TRT dönemini de Göçer şöyle anlatıyor:
“Askerlik dönüşü sevgili arkadaşım Mustafa Özkan bana hemen iş verdi, boşta kalmadım. Rüzgârlı Sokakta yine ekonomik sıkıntı vardı, çalışanlar maaşlarını tam alamıyor, herkes de yeni kurulan TRT’ye geçme yolları arıyordu. TRT Haber Dairesi Haber Müdürü Doğan Kasaroğlu da eleman alımında seçici davranıyor, çalışabilecekleri gazetecilerin kuruma girmesini sağlıyordu.
TRT ye arkadaş ziyaretine gittiğim bir gün Doğan Kasaroğlu ‘ buraya gelmek ister misin’ dedi, birçok arkadaşımın girmek için fırsat aradığı yerden bana teklif gelmişti, hemen kabul ettim. Mustafa Özkan’a durumu anlattım, beni bağışlamasını istedim, o da anlayış gösterdi ve 1968 yılı Kasım ayında sözleşmeli olarak girdiğim TRT de 1969 yılı Mayıs ayında da kadrolu oldum. Her kademede görev yaptım, on yıl Haber Dairesi Başkanlığını yürüttüm ve 2007 yılında da emekli oldum. TRT de çalışmaya başladığım zaman Başkent Gazetecilik ve Halkla İlişkiler Yüksek Okulu’na kaydolmuştum, burada çok başarılı bir öğrenci oldum! Sınıf birinciliklerim de oldu ve Radyo Televizyon Bölümünü bitirdim.
MECLİS SAATİ
Benim TRT’ye davet alışımda en büyük etken, yıllar önce görev aldığım ‘Meclisi Saati’ programı olduğunu düşünüyorum. Öncü Gazetesinden bir grup, Ankara Radyosu için ‘Meclis Saati’ programı hazırlıyordu, ben de 1962 yılında bu ekibe katıldım. TRT henüz kurulmamıştı, Radyolar Umum Müdürlüğü adı altında, merkez Ankara olmak üzere İstanbul, İzmir ve daha sonra da Erzurum Radyolarından yayın yapılıyordu. TRT ve dolayısıyla Haber Merkezi henüz oluşmadığı için haber bültenleri Anadolu Ajansından geliyordu, hala halk arasında kullanılan, ‘ajansı dinleyelim’ sözü de o dönemden kalmadır.
Haber saatinin kısıtlı olması nedeniyle Haber Bültenine giremeyen, fakat geniş kitlelerin ilgisini çeken, Türkiye Büyük Millet Meclisindeki tüm çalışmalar da radyodan ‘Meclis Saati’ programından duyurulurdu. Cumhuriyet Senatosu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak iki meclisin çalışmalarının detaylı verildiği, haftalık ‘Meclis Saati’ programı da doğal olarak dışarıdan hazırlanıyordu. Bu programı Öncü Gazetesinden bir grup hazırlıyorduk, Erol Ülgen program sorumlusu idi, Erdoğan Gürgen, Erdinç Sağlam ve gazetenin genç parlamento muhabiri olarak da ben bu kadroya girmiştim. Daha sonra TRT kendi kadrosu le bu tür programlar hazırladı.
SPORDA NE YAPACAKSIN?
TRT ye Parlamento Bürosu muhabiri olarak başladım, büro müdürü Hüsamettin Çelebi, muhabirler de; Ercan San, Erdinç Sağlam, Baki Şehirlioğlu ve ben, daha sonra Ali Baransel geldi.
Sporla çok ilgiliyim, bu bölüme geçmek istediğimi önce Hüsamettin Çelebiye söyledim. Ben maçlara falan gidiyorum, onun hiç ilgisi yok, bana ‘ sen dalga mı geçiyorsun! Sporda ne yapacaksın, burada iş yapıyoruz bırak kardeşim’ demişti. 1973 yılında, haber merkezinin kalbi sayılan Redaksiyon Müdürlüğüne atandım, 1978 yılında da buraya müdür oldum. Daha sonra, Yurt Haberleri Müdürü, Yurt Dışı yayınlar Dairesinde oluşan Dış Haberler Müdürü, Merkez Dış Haberler Müdürü, Haber Müdürü, Haber Dairesi Başkan Yardımcılığı ve 1993 yılında da Haber Dairesi Başkanlığı görevine geldim. On yıl Başkanlık yaptım, Genel Müdür Müşavirliği ve Başuzman kadrolarında bulundum ve 20007 yılında yaş haddinden emekli oldum.”
TRT’DE CEM DÖNEMİ
Okay Göçer TRT’nin televizyonlu dönemini de şöyle anlatıyor:
“Ben kuruma girdiğim zaman televizyon yayına başlamıştı ama radyo ve televizyonda aynı haber bülteni okunurdu. Bence İsmail Cem ile TRT de hamle oldu, teknolojisi yenilenen kurumda yayınlar da çeşitlendi. Ben içinde olduğum Haber Dairesi üzerine şunları söylemek isterim; haberlerde önemli adımlar atıldı. Olay yerinde kamera çekimini yapması, muhabir haberini yazması ve bu tek bültenin radyo ve televizyonda spikerler tarafından okunması devri kapandı.
Her Genel Müdür kuruma mutlaka katkı sağlamıştır ama önce Cem, haber bültenlerin, radyo ve televizyon için ayrı ayrı olmasını sağladı. Televizyonda muhabirlere olay yerinden anlatım getirdi, radyo haberlerine ses unsuru girdi. İsmail Cem, haber Merkezine güvendiğini belli etti, batıda nasıl oluyorsa siz de onu yapmaya çalışın dercesine imkân sundu. Radyo 2 bunun en güzel örneğidir, bölgelerle kurulan bağlantılar ile bültenlerimize giremeyen detaylar, muhabirlerimizin anlatımı ile kamuoyuna sunuldu. İsmail Cem, ülkemiz televizyon haberciliğinde de bu gün geldiğimiz sistemi başlattı.
Meclis bürosu da bu sisteme geçti, önceleri, yakın olduğu için bant kuruma gönderilirdi sonraki yıllarda ise doğrudan hat kurularak meclis ile bağlantı sağlandı ve haber geçilmeye başlanıldı. İsmail Cem dönemini aktif yayıncılık açısından daha parlak görürüm.
TRT özellikle de Haber Dairesi siyasilerin her zaman elini soktuğu bir yer olmuştur. Hele koalisyon dönemlerinde bu sıkıntı çok daha artarak yaşanmıştır. Siyasi atmosfer çok rahat çalışmaya müsait değildi, İsmail Cem de böyle bir şansızlıkla TRT’den çabuk ayrıldı diye düşünürüm.”
Okay Göçer 1965 yılında eğitimci Gülseren Hanımla evlendi, çiftin Besim adında bir oğlu, Elif ve Leyla adında da iki torunu var.