Dünya nüfusu her geçen yıl daha büyük değişimler gösteriyor. Nüfusla ilgili ilk insan ile başlayan değişimler dünyada yaşanan dinamiklerle şekillenirken; endüstriyel üretimin artması ve ileri teknolojinin yeni çalışma alanları oluşturmasıyla kentler, yaşam için daha cazip yerler haline geldi. Dünyanın en kalabalık şehirlerinden biri olan İstanbul, Türkiye’nin en kalabalık kenti. Eğer nüfus mevcut durumdaki gibi artmaya devam ederse 2050 yılında 48 milyon kişiye ulaşacak.

1900’lü yılların başında 1,5 milyar olan dünya nüfusunun 3 milyarı bulması 160 yıl sürerken, 6 milyara ulaşması ise sadece 30 yıl sürdü ve kentler hızla büyüdü. 1970-2000 yılları arasındaki 30 yıllık dönemde küresel olarak kent alanları dört katına çıktı ve tarihte ilk kez 2007 yılında kent nüfusu kırsal nüfusu geçti. Birleşmiş Milletler verilerine göre, günümüzde ise nüfusun yarısından fazlası (yüzde 54) kentlerde yaşarken, 2050 yılına gelindiğinde bu rakamın yüzde 68’e yükseleceği öngörülüyor. 

Günümüzde Kuzey Amerika’nın yüzde 82’si Latin Amerika ve Karayipler’in yüzde 80’i, Avrupa’nın yüzde 73’ü kentlerde yașıyor. 2050 yılına gelindiğinde, kentsel nüfus oranı yüzde 40 olan Afrika’nın yüzde 56’ya, kentsel nüfus oranı yüzde 48 olan Asya’nın ise yüzde 64’e çıkacağı öngörülüyor. Bu rakamlara bakıldığında da iki kıta aynı zamanda dünyanın en hızlı kentleşen iki bölgesi.

Türkiye’de ise kentleşme 1950-1960 yılları arasındaki kırsal kesimlerde traktörleşmenin yaşandığı yıllarda artışa geçiyor. Kırdan kente göçlerin sonucu olarak 1950’lerde yüzde 25 paya sahip olan kent nüfusu oranı, 1980’de yüzde 43.9’a, 1985 yılında ise yüzde 53’e yükseliyor. Bu dönemde ülkenin yarısından fazlası kentlerde yaşamaya başlarken, 2014 yılında 77 milyonluk nüfusun sadece yüzde 27’si kırsal alanlarda yaşıyor. 2050 yılına gelindiğinde ise Türkiye nüfusunun yüzde 84’ünün kentlerde yaşayacağı öngörülüyor.

Türkiye’de kentsel nüfus büyükşehirlerde toplanırken, nüfusun en yoğun arttığı şehir ise İstanbul. Ülkede kentleşmenin başladığı zaman olan 1950’lerde şehrin nüfusu yaklaşık 1 milyon 200 bin iken, 1980’lerde 5 milyonu geçiyor. 2000’li yıllarda ise bu oran iki katına çıkarak 10 milyonu aşıyor ve 2020 yılında 18 milyon 823 bin olarak karşımıza çıkıyor.  

İstanbul Büyükşehir Belediyesi Açık Veri Portalı’ndaki verilere göre, bugünkü nüfus artışı aynı oranda devam ederse nüfus sayısının 2030’da yaklaşık 26 milyona, 2050’de ise neredeyse iki katına çıkarak 48 milyon 476 bine ulaşması bekleniyor.

Kentlerin nüfusu arttıkça çevre kirliliği, gürültü kirliliği, kültürel uyumsuzluk ve güvenlik gibi pek çok tehdit karşımıza çıkıyor. Bununla birlikte dünya çapında kentleşme dakikada iki hektar toprağın kaybedilmesine yol açarken, bu durum dünyanın şu anki ve gelecekteki gıda güvenliğini tehdit ediyor. Büyüyen şehirler yer yüzeyinin beton ve asfaltla kaplanmasına yol açıyor ve yağmur sularının emilimini engelleyerek şehirlerde yaşanan pek çok olumsuzluğu da beraberinde getiriyor.